Genel haciz yolu; rehinle temin edilmemiş olan ve bir kambiyo senedine de dayanmayan, bütün para (ve teminat) alacakları
için başvurulabilen bir ilamsız icra yoludur. Alacağı için senedi bulunmayan bir alacaklı da, haciz yolu ile takip yapabilir.
Şu halde; senetsiz alacaklar ile adi senetlere, imzası noterlikçe tasdikli senetlere, resmi dairelerin veya yetkili makamların
yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri belgelere bağlı alacaklar için genel haciz yoluna başvurulabilir.
Kambiyo senetlerine bağlı alacaklar için, kambiyo senetlerine mahsus haiz yoluna başvurulur;
fakat kambiyo senetlerine bağlı alacaklar için genel haciz yoluna da gidilebilir.
‘’İcra takibinin dayanağı 05.12.1998 vade tarihli 57.300.000 TL’lık bonodur. Anılan belgenin TK’nun 688.
(şimdi TTK md.776) maddesinde yazılı unsurları taşıdığı ve kambiyo senedi niteliğinde olduğu görülmektedir.
Alacaklı vekilinin anılan belge nedeni ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu yerine, genel haciz yolu ile
takip yapmasında yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır…’’
İİK Md. 32’ye göre ‘‘Para borcuna veya teminat verilmesine dair olan ilam icra dairesine verilince icra memuru borçluya bir icra emri tebliğ eder.’’
İlama bağlı para alacakları için, ilamlı icraya başvurulur. Fakat ilam alacaklısının (ilama dayanarak) ilamsız icraya (Genel Haciz Yoluna ) başvurmasına da engel yoktur.
Genel Haciz Yolu, alacaklının bir takip talebi ile başlar. Bu takip talebini alan icra dairesi, borçluya bir ödeme emri gönderir. Borçlu bu ödeme emrine itiraz etmez veya eder de itirazı giderilirse ( itiraz mahkemece iptal edilir veya icra mahkemesince kaldırılır ise), ödeme emri kesinleşir. Bunun üzerine, icra dairesi, alacaklının talebi üzerine, borçlunun borcunu ödemeye yetecek kadar malını haczeder. Bu mallar ( yine alacaklının talebi üzerine) icra dairesi tarafından satılır, elde edilen para ile alacaklının alacağı ödenir.
GENEL HACİZ YOLUNDA GÖREV VE YETKİ
A-Görev
Buradaki görevden maksat, asıl icra organlarının icra hukukundaki görevidir. Yardımcı icra organı olan genel mahkemelerin görevleri HMK’na göre belirlenir.
İcra hukukunda her derecede bir çeşit cebri icra organı bulunduğundan, cebri icra organları arasında bir görev uyuşmazlığı çıkmaz. Bu nedenle, Kanun icra hukukunda görevi ayrıca düzenlemek gereğini duymamıştır.
1. Genel Bilgi
İlamsız icradaki yetki, bir ilamsız icra takibine hangi yerdeki icra dairesi tarafından bakılacağının belirlenmesi demektir.
İİK Md. 50/1’e göre ‘‘Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe salahiyetlidir.’’ HMK’ndaki yetki hükümleri ilamsız icradaki yetki hakkında kıyasen uygulanır. Buna göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi, borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesidir.(HMK Md. 6) Bir icra takibinde borçlu sayısı birden fazla ise icra takibi bunlardan birinin yerleşim yerindeki icra dairesinde yapılabilir.(HMK Md. 7/1)
HMK Md.8-16’daki hallerde, icra daireleri özel yetkilidir. Bu özel yetkilerden en önemlisi, sözleşmeden doğan para borçları hakkındaki yetkidir. Buna göre;
a- HMK Md. 10’a göre ‘’Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.’’ Sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki icra dairesi de yetkilidir.
b- Sözleşmeden doğan para alacakları için, sözleşmenin yapıldığı yerdeki icra dairesinde de ilamsız icra takibi yapılabilir.(İİK Md. 50/1,c.2)
c- İcra dairesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin değildir. Bu nedenle alacaklının yetkisiz bir icra dairesinde takip yapması halinde icra dairesi yetkisizliğini kendiliğinden gözetemez, borçlunun icra dairesinde yetkisiz olduğunu, itiraz yolu ile ileri sürmesi gerekir. Aynı nedenle, yetkili olmayan bir icra dairesi tarafların anlaşması ile yetkili kılınabilir.
HMK Md. 17’ye göre ‘’Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden
fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.’’
Yalnız tacirler veya kamu tüzel kişileri yetki sözleşmesi yapabilirler. Buna göre tacirler ve kamu tüzel kişileri dışındaki kişiler kendi
aralarında yetki sözleşmesi yapamazlar.
HMK Md.18’e göre ‘’ Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz.
Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir
olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.’’ Yetki sözleşmesinin geçerlilik şartları; Tarafların üzerinde
serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hallerinde yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi
için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan icra
dairesi/dairelerinin ya da mahkemenin/mahkemelerin gösterilmesi şarttır.
Yetki kamu düzenine ilişkin olmadığı için İcra Daireleri kendiliğinden yetkisizlik kararı veremezler. Bu yüzden icra dairesinin yetkisiz
olduğunu ileri sürmek itiraz yolu ile olur.
Borçlu yetki itirazını ödeme emrine itiraz süresi içinde icra dairesine bildirir. Yetki itirazı, esas hakkındaki itirazla birlikte yapılmalıdır.
Borçlu, süresi içinde ödeme emrine itiraz ederken, yetki itirazını da birlikte bildirmemişse, artık takibin bundan sonraki safhalarında yetki
itirazında bulunamaz, icra dairesinin yetkisini kabul etmiş sayılır. Borçlu yetki itirazında yetkili icra dairesinin hangisi olduğunu bildirmelidir.
Borçlu esasa ilişkin itiraz etmeden, yalnız yetki itirazında da bulunabilir.
Yedi günlük itiraz süresi içinde icra dairesine yapılan yetki itirazı, icra takibini kendiliğinden durdurur. (İİK Md.66 ) Bunun üzerine alacaklı
iki şekilde hareket edebilir.
1- Alacaklı borçlunun yetki itirazını kabul edebilir. Bu halde icra dosyası alacaklının isteği ile yetkili icra dairesine gönderilir. Dosyayı
alan icra dairesi borçluya yeni bir ödeme emri gönderir. Fakat borçlu gönderilen bu ödeme emrine karşı sadece esas bakımdan itiraz edebilir.
2- Alacaklı, borçlunun yetki itirazını kabul etmezse yetki itirazının reddini sağlamak için yalnızca icra mahkemesinde itirazın kaldırılması
yoluna gidebilir. Borçlu hem yetki hem de esasa itiraz etmiş ise her iki itirazın hükümden düşürülmesi için itirazın iptali davası açabilir.
Mahkeme bu durumda yetki itirazını da inceler.
Şikayet için yetkili icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan ve kendisine bağlanmış olan icra dairesinin bağlı
bulunduğu icra mahkemesidir. İtirazın kaldırılması talepleri için yetkili icra mahkemesi, bu itirazın ilişkin bulunduğu
icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesidir.
GENEL HACİZ YOLU İLE TAKİBİN KONUSU
Genel haciz yolu ile takibin konusu, bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine ilişkin alacaklardır.
Buna kısaca para ve teminat alacakları denir.
A. PARA ALACAKLARI
Konusu para olan bütün alacaklar için ilamsız icra yolu caizdir. Genel haciz yoluna konu teşkil etmeleri
bakımından para alacaklarını ikiye ayırmak gerekir:
1- Rehinle temin edilmemiş para alacakları, yani adi alacaklar için, alacaklı doğruca genel haciz yoluna başvurabilir.
2- Rehinle temin edilmiş para alacakları için alacaklı kural olarak ilk önce rehnin paraya çevrilmesi yolu ile
takip yapmak zorundadır, doğruca genel haciz yoluna başvuramaz. Rehnin satış bedeli alacağı tamamen ödemeye yetmezse
alacaklı kalan alacak kesimi için genel haciz yoluna gidebilir.
B. TEMİNAT ALACAKLARI
Hukukumuzda para alacaklarından başka teminat alacakları içinde genel haciz yolu ile takip yapılabilir.
Teminat alacaklarından konusu para olan ve konusu paradan başka bir şey olan alacaklar içinde ilamsız icra yoluna başvurulabilir.
İCRA TAKİBİNİN BAŞLATILMASI
Alacaklı takip talebini yetkili icra dairesine yazılı veya sözlü olarak yapar. Alacaklı takip talebi ile birlikte başvurma harcını, binde beş peşin harcı ve ödeme emrinin borçluya tebliği ve borçlunun yapabileceği itirazın kendisine tebliği için gerekli posta ücretini peşin olarak icra dairesine vermeye mecburdur.
A. TAKİP TALEBİNİN YAPILMASITBK m. 387/1 uyarınca ticari olmayan ödünç sözleşmelerinde taraflar aralarında kararlaştırmamış ise anapara faizi istenemezken TBK m.387/2 uyarınca ticari tüketim ödüncü sözleşmelerinde taraflar kararlaştırılmamış olsa dahi faiz isteyebilecektir. Yine TTK m. 20 uyarınca bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır. İlgili madde hükümlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere ticari işlerde kararlaştırılmamış olsa bile anapara faizi talep edilebilecektir. İş bu husus aslında “Hiçbir ticari iş veya hizmet karşılıksız yapılmaz.” ilkesinin de bir görünümüdür.
B. TAKİP TALEBİNİN ŞARTLARI
Takip talebinde bulunması gereken şartlar İİK.Md.58’e göre şunlardır:
- 1- Alacaklının kimliği ve adresi
- 2- Borçlunun kimliği ve adresi.
- 3- Alacak tutarı.
- 4- Senet veya senet yoksa borcun sebebi.
- 5- Alacaklının takip yollarından hangisini seçtiği.
- 6- Takip talebinin altının alacaklı veya vekili tarafından imza edilmesi gerekir.
Yukarıda da açıkladığımız üzere bileşik faiz, faize faiz yürütülmesi olup adi işlerde yasaklanmıştır.
Ancak TTK’da öngörülen bazı istisnai hallerde bileşik faizin uygulanmasına izin verilmiştir.
Bu haller aşağıdaki gibidir;
1- TAKİP HUKUKU BAKIMINDAN
a) Takip talebi, icra müdürünün bir ödeme emri düzenleyerek borçluya göndermesini gerektirir.
b) İİK’nun tayin etmiş olduğu bazı süreler, takip talebinde bulunulması ile korunmuş olur.
c) Takip talebi tarihi, hacze iştirak için esas alınır.(İİK.Md.100 )
d) Takip talebinden sonra takip konusu alacak hakkında açılan menfi tespit davasında, ihtiyati tedbir yolu
ile icra takibinin durdurulmasına karar verilemez. (İİK.Md.72/3 )
2- BORÇLAR HUKUKU BAKIMINDAN
Takip talebi ile zamanaşımı kesilir. Zamanaşımının kesilmesi için borçluya ödeme emri tebliğ edilmiş olması şart değildir.
Yetkisiz icra dairesine yapılan takip talebi ile de zamanaşımı kesilir.
Alacağın sadece bir bölümü için kısmi takip yapılması halinde zamanaşımı sadece alacağın takip konusu yapılmış kısmı için kesilir.
Takip yapılmayan kısma ilişkin zamanaşımı işlemeye devam eder.
Borçlu daha önce mütemerrit kılınmamış ise doktrine göre takip talebinin düzenlenmesi ve ödeme emrinin
borçluya tebliği ile mütemerrit olur. Ancak Yargıtay borçlunun takip talebinin yapıldığı tarihte mütemerrit olacağı görüşündedir.
D. ALACAKLIYA MAKBUZ VERİLMESİ
İİK. Md. 58/Son ‘’… Alacaklıya takip talebinde bulunduğuna ve verdiği belgelere talep ve takip masraflarına dair bedava ve pulsuz makbuz verir.’’
E. İCRA TAKİBİNDEN VAZGEÇME
Alacaklı yaptığı icra takibinden vazgeçebilir bunun için borçlunun rızası gerekli değildir. Ancak vazgeçmenin icra tutanağına geçmesi için alacaklı harç ödemek zorundadır.
ÖDEME EMRİ VE EMRİN KESİNLEŞMESİ
ÖDEME EMRİ
A. KAVRAM
Takip talebinde bulunulan icra dairesi, ödeme emri düzenleyerek bunu borçluya gönderir.
Ödeme emri ile borçluya, borcu ödemesi veya itirazı varsa bunu bildirmesi ve bunları yapmazsa
hakkında cebri icraya devam edileceği ihtar edilir.
İcra dairesinin ödeme emri göndermesi için öncelikle geçerli bir takip talebinde bulunulması şarttır.
İcra müdürü, istenen alacağın mevcut olup olmadığını, muaccel olup olmadığını veya zamanaşımına uğrayıp
uğramadığını incelemeye yetkili değildir. Borçlu, borcun zamanaşımına uğradığını veya müeccel olduğunu
ancak ödeme emrine itiraz yolu ile ileri sürebilir.
Borçlu ödeme emrine itiraz etmez veya eder de itirazı iptal edilir veya kaldırılırsa ödeme emri kesinleşir.
Kesinleşmiş ödeme emri icra takibinin bundan sonraki bütün safhalarına esas teşkil eder. Ödeme emri kesinleşmeden
takibin sonraki safhalarına geçilmez. Bu nedenle, ödeme emri icra takibinin temelidir.
B. ÖDEME EMRİNİN İÇERİĞİ
Ödeme emrinde nelerin yazılacağı İİK. Md. 60’da gösterilmiştir.
1- Takip talebindeki kayıtlar.
2- Borcun ve takip giderlerinin yedi gün içinde ödenmesi ihtarı.
3- Borçlunun ödeme emrine yedi gün içinde itiraz edebileceği ihtarı.
4- Mal beyanında bulunma ihtarı.
5- Bu yedi gün içinde borç ödenmez ve itirazda edilmezse cebri icraya devam olunacağı ihtarı.
6- İcra müdürünün mühür ve imzası.
C. ÖDEME EMRİNİN DÜZENLENMESİ
Ödeme emrini icra dairesi düzenler. İcra takibi birden fazla müşterek borçluya karşı yapılıyorsa,
her borçlu için ayrı bir ödeme emri düzenlenir. İcra takibi bir belgeye dayanıyorsa, borçluya gönderilen
ödeme emri nüshasına, belgenin onaylı bir örneği eklenir.
D. ÖDEME EMRİNİN TEBLİĞİ
Ödeme emrinin hüküm ve sonuçlarını doğurabilmesi için borçluya tebliğ edilmesi gerekmektedir.
İcra dairesi tebligatı PTT aracılığıyla tebliğ eder. Ancak işin niteliğine göre dairede çalışan
veya görevlendirilen memurla da tebligat yapılabilir. TK. Md. 41.
Ödeme emri borçluya tebliğ edilir ve birden fazla müşterek borçlu var ise her birine ayrı ayrı ödeme emri tebliğ
edilmesi gerekmektedir. Ödeme emrini tebliğ alan borçlu iki şekilde hareket edebilir. İtiraz edebilir veya itiraz etmeyebilir.
E. TAKİBİN ÖDEME EMRİ TEBLİĞİNDEN SONRAKİ DURUMU
1- Borçlu, ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz etmezse, ödeme emri,
dolayısıyla takip kesinleşir. Borçlu, açıkça borcu olduğunu icra dairesine bildirir veya süresinde itiraz etmezse her iki durumda da takip kesinleşir.
Yedi gün içinde takibe itiraz etmeyen borçlunun, aynı yedi gün içinde borcunu ödemesi veya mal beyanında bulunması gerekir.
Şayet borçlu borcunu bu sürede öderse, artık kendisine karşı takibe devam edilmez.
Borçlu borcunu ödemez ve aynı zamanda da mal beyanında bulunmazsa veya gerçeğe aykırı mal beyanında bulunursa,
hem mal beyanında bulunmamaktan veya yalan beyanda bulunmaktan dolayı alacaklının şikâyeti ile cezalandırılır
(m. 60/II-4 ), hem de icra takibine devam edilir ve borçluya karşı haciz istenebilir. (m.78 )
Borçlu kesinleşen ödeme emrine karşı; Şikayet, Gecikmiş İtiraz, İcra Takibinin İptali ve taliki, Menfi tespit ve istirdat davaları yollarına başvurabilir.
2- Borçlu ödeme emrinin kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde itiraz ederse, takip durur.(İİK.Md.66 )
Borçlu kendisine gönderilen ödeme emri üzerine, borcun doğmadığı, borcun sona erdiği, zamanaşımına uğradığı, vadesinin
gelmediği, şarta bağlı olduğu veya senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığı, borcunun ödeme emrinde belirtildiği
kadar olmadığı vb. gibi sebeplerle itiraz etmek isteyebilir.
a- Adli, idari ve askeri kaza mercileri ile diğer adalet daireleri re'sen veya talep halinde işin mahiyetine göre, dairelerinde çalışan memurlar vasıtasıyla tebligat yapılmasına karar verebilirler.
b- Senet veya borca itirazını bildirmediği takdirde yukarda yazılı yedi günlük süre içinde 74 üncü maddeye göre mal beyanında bulunması ve bulunmazsa hapisle tazyik olunacağı; mal beyanında bulunmaz
veya hakikate aykırı beyanda bulunursa ayrıca hapisle cezalandırılacağı ihtarını..’
c- Ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı refolunduktan sonra mal beyanını beklemeksizin alacaklı haciz konmasını isteyebilir.’
ÖDEME EMRİNE İTİRAZ
Borçlunun, borçlu olmadığını veya alacaklının takip yapma yetkisi bulunmadığını icra dairesine bildirmesine, ödeme emrine itiraz denir.
A. İTİRAZ SEBEPLERİ
İtiraz sebeplerini iki bakımdan sınıflamak mümkündür. Bunlar; 1-İtirazın Kaynağı olan hukuk dalına göre ayrım, 2- İleri sürülüş şekli tarzına göre ayrım (a- imzaya itiraz; b- borca itiraz).
1- İTİRAZIN KAYNAĞI OLAN HUKUK DALINA GÖRE AYRIM
a. Maddi Hukuka Dayanan İtiraz Sebepleri: Maddî hukuktan kaynaklanan itiraz sebepleri, alacağa yöneliktir. Örneğin, alacağın hiç doğmadığı, borcun sona erdiği veya alacağın takip talebinde belirtilen kadar olmadığı, maddî hukuktan kaynaklanan itiraz sebepleridir.
b. Takip Hukuka İlişkin İtiraz Sebepleri: Borçlunun takip hukukuna ilişkin itirazları, alacaklının takip yapma yetkisinin bulunmadığı yönündeki itirazlarıdır. Ancak alacaklının takip yapma yetkisine ilişkin her karşı koyma itiraz yolu ile ileri sürülemez. Çünkü icra memurunun kendiliğinden dikkate alması gereken hususlar şikâyet yoluyla ilerin sürülebilir. Takip hukukuna ilişkin itirazlardan en önemlisi, icra dairesinin yetkisine itirazdır(m.50/II). Bunun dışında, alacaklının aynı alacak için daha önce takip yapıp bu takibin devam ettiği (derdestlik), hakkında aciz vesikası verilmiş borçlunun yeni mal iktisap etmediği (m.251/II), itirazları da takip hukukundan kaynaklanan itirazlardır.
2- İLERİ SÜRÜLÜŞ TARZINA GÖRE AYRIM
İleri sürülüş şekli bakımından itirazlar ikiye ayrılır.
a. İmzaya itiraz
Alacaklının bir adî senede dayanarak takip yapması durumunda, borçlunun bu senet altındaki imzanın kendisine ait
olmadığı yönünde itiraz etmesine imzaya itiraz denir. Resmî senetler için bu şekilde itiraz mümkün değildir;
yapılan takibe karşı konulamaz, genel mahkemelerde bir sahtelik davası açılması gerekir. (İİK.Md.72 Menfi Tespit ve İstirdat Davaları)
Borçlu imzaya itirazını ayrıca ve açıkça belirtmelidir, aksi hâlde senet altındaki imzayı kabul etmiş sayılır.
b. Borca İtiraz
İmzaya itiraz dışındaki diğer tüm itirazlar, ister maddi hukuktan ister takip hukukundan kaynaklansın,
borca itiraz niteliğindedir. Borçlu borcun bir kısmına itiraz ediyorsa (kısmî itiraz), itiraz ettiği kısmın miktarını açıkça belirtmesi gerekir; aksi takdirde itiraz edilmemiş sayılır.
BORÇLUNUN İTİRAZ SEBEPLERİ İLE BAĞLI OLMASI
Borçlu itirazında sebep bildirmek zorunda değildir. Ancak, borçlu itirazında sebep bildirmişse bu sebepler ile bağlı olup kural
olarak bunları daha sonra değiştirip, genişletemez(m.63 ). İtirazında sebep bildirmeyen borçlu, itirazın kaldırılmasında alacaklının
dayandığı senet metninden anlaşılabilen itiraz sebeplerini ileri sürebilir. Borçlu eğer itirazında sebep bildirmişse bildirdiği
sebeplerle bağlıdır; bu sebepleri genişletemez ve değiştiremez. Borçlunun itiraz sebepleri ile bağlı olması kuralı yalnız alacaklının
itirazın kaldırılmasını istemiş olması halinde uygulanır. Alacaklı mahkemede itirazın iptali davası açarsa borçlu, bu davada itirazında
bildirmiş olduğu sebeplerle bağlı değildir.
B. İTİRAZIN GEÇERLİLİK ŞARTLARI
1- Ödeme emrinin tebliğ edilmiş olması
2- İtiraz iradesi
3- Ödeme emrine itiraz edebilme ehliyeti
4- İtirazın yedi gün içinde yapılması
5- Borçlunun tebliğ giderini ödeme zorunluluğu yoktur.
6- Kısmi itiraz; Yukarıda değinildiği üzere kısmi itirazda bulunacak borçlu itiraz ettiği
borç miktarını ayrıca ve açıkça belirtmek zorundadır aksi takdirde itiraz etmemiş sayılır. (İİK. Md.62/4)
C. İTİRAZIN YAPILMASI
Ödeme emrine itiraz etmek isteyen borçlu itirazını ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra
dairesine bildirmek zorundadır. İtiraz sözlü, yazılı veya elektronik ortamda yapılabilir. Sözlü ve yazılı
itirazlar derhal tutanağa geçirilir. Yazılı itirazlarda itiraz tarihi yazılı itirazın tutanağa geçirildiği
tarihtir. Dilekçe üzerinde bulunan dikkate alınmaz.
İcra dairesi borçlunun itirazını üç gün içinde alacaklıya bildirir. Usulüne uygun yapılan itiraz takibi durdurur.
D. GECİKMİŞ İTİRAZ
Borçlu, kusuru olmaksızın bir engel sebebiyle süresinde ödeme emrine itiraz edememişse, bu itirazını sonradan yapabilir.
Buna gecikmiş itiraz denir. Gecikmiş itiraz engelin ortadan kalktığı günden itibaren üç gün içinde yapılmalıdır.
Borçlu gecikmiş itirazında hem itiraz etmesine engel hali hem de itirazını icra mahkemesine bildirir.
Aksi takdirde gecikmiş itiraz geçersiz sayılır. İcra mahkemesi öncelikle takibi durdurulup durdurulmayacağına karar verir.
E. İTİRAZ VE ŞİKAYET ARASINDAKİ FARKLAR
1- İtiraz daha çok takip konusu yapılan alacağa ilişkindir. Şikayette ise, icra müdürünün icra ve iflas kanunu hükümlerini uygulamadığı yada yanlış uyguladığı ileri sürülür.
2- Şikayet icra mahkemesine yapılır. Buna karşılık itiraz icra dairesine bildirilir.
3- İtiraz ve şikayet süresi yedi gündür fakat bu sürelerin işlemeye başlamaları farklıdır. İtiraz süresi tebliğ ile şikayet süresi ise öğrenme ile başlar.
4- İtiraz kendiliğinden takibi durdurur. Ancak şikayet kendiliğinden durdurmaz.
5- İtirazda bulunma hakkı yalnızca borçluya aittir. Ancak şikayet menfaati bulunan herkesçe yapılabilir.
6- İtirazın tarafları alacaklı ve borçludur oysaki şikayette icra daireside şikayette olunan durumunda olmalıdır.
7- İtirazın süresi kaçırıldığında gecikmiş itiraza başvurulabildiği halde şikayet süresi kaçırıldığında eski hale getirme yoluna gidilemez.
ÖDEME EMRİNE İTİRAZIN HÜKÜMDEN DÜŞÜRÜLMESİ
Usulüne uygun yapılan itirazın takibi durduracağını söylemiştik. Alacaklının icra takibine devam edebilmesi için itirazı hükümden düşürmesi gerekmektedir. Bunu sağlamak için alacaklı iki yola başvurabilir: 1- İtirazın iptali davası, 2- İtirazın kaldırılması davası. İcra takibi m.68-68/a’daki belgelerden birine dayanıyorsa alacaklı bu iki yoldan birine başvurabilir. Takip konusu alacak m.68’deki belgelerden birine dayanmıyorsa alacaklı icra mahkemesinde itirazın kaldırılmasını isteyemez. Yalnız itirazın iptali davası açabilir.
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI
İtirazın iptali davası normal bir eda davasıdır. İtirazın iptali davası borçluya karşı açılır. Davacı alacaklı, davalı ise borçludur.
İtirazın iptali davasında alacaklının dava tarihi itibariyle alacaklı olduğu tutar tespit edilir.
A. DAVANIN AÇILMASI
İtirazın iptali eda davası olması bakımından normal bir hukuk davası gibi açılır. Davacı alacaklı bu davada iki hususa karar verilmesini
ister. Bunlar; 1- İtirazın iptaline karar verilmesini, 2- Alacağın varlığına ve davalı borçlunun dava konusu alacağı ödemek zorunda
olduğuna karar verilmesini. Yukarıda belirtildiği üzere davalı borçlu bu davada itiraz sebepleri ile bağlı değildir.
İtirazın iptali davası; itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılabilir. Alacaklı bir yıl içinde itirazın
iptali davası açmaz ise ilamsız takip düşer. Ancak alacaklı alacağı zamanaşımına uğramadıkça genel mahkemelerde bir alacak
davası açabilir. Bu halde alacaklı eski ilamsız takibe devam edemez ilamlı takip yapabilir.
B. YARGILAMA USULÜ
İtirazın iptali davasında, yargılama usûlü bakımından genel hükümler uygulanır. Mahkeme genel hükümlere göre davayı inceleyeceğinden,
genel ispat ve delil kuralları geçerlidir. Borçlu ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebeplerini itirazın iptali
davasında da ileri sürmelidir. Aksi halde, davaya bakan mahkeme o itiraz sebebini kendiliğinden göz önüne alarak inceleme konusu yapamaz.
C. DAVANIN SONUÇLARI
İtirazın iptali davası iki şekilde sonuçlanır. 1- Davanın reddi, 2- Davanın kabulü.
1- DAVANIN REDDİ
Mahkeme alacaklının alacağının var olmadığına hükmederse yani davayı reddederse alacaklının başlamış olduğu icra takibi iptal edilmiş sayılır.
Davanın reddi ile alacağın olmadığı kesin hüküm olarak tespit edilmiş olur. Alacaklı borçluya karşı artık o alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamaz.
Davanın reddine karar veren mahkeme talep edilmiş olması halinde davacıyı yüzde yirmiden az olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum eder.
2- DAVANIN KABULÜ
Mahkeme alacaklının davasını kabul ederse borçlunun itirazı iptal edilir. Alacaklı bu kararı icra dairesine vererek, durmuş olan takibe
devam edilmesini ve haciz yapılmasını isteyebilir. Alacaklının dava dilekçesinde istemesi halinde, şartları varsa borçlu hükmolunan borç
miktarının % 20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir.
İTİRAZIN KALDIRILMASI
İtirazın kaldırılması; borçlunun itirazı ile duran ilamsız takibe devam edilmesini sağlayan bir yoldur. İtirazın kaldırılması yolu,
itirazın iptali davasına göre daha basit ve kısa bir yoldur. Buna rağmen, itirazın kaldırılmasında sınırlı bir inceleme yapılır;
alacaklı ve borçlu ispat faaliyetini kural olarak sadece belirli belgelerle yerine getirebilir ve davada olduğu gibi kesin hüküm
etkisi ortaya çıkmaz. Alacaklıya borçlunun itirazını icra mahkemesinde çabuk ve basit bir şekilde kaldırmak imkanı tanırken,
borçlunun hakkının tehlikeye sokulmaması gerekir. Bu sebeple alacağı m.68-68/a daki belgelerden birine bağlı olmayan alacaklı
itirazın kaldırılmasını isteyemez. İtirazın kaldırılması talebi dava değildir. İtirazın kaldırılması, borçlunun borçlu olup
olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yaran bir yoldur. Alacaklı itirazın kendisine tebliğinden itibaren
altı ay içinde, icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyebilir; istemezse bir daha bu alacak için ilâmsız takipte bulunamaz.
Bazı hallerde itirazın kaldırılması talebi için altı aylık süreden başka yedi günlük özel bir süre daha öngörülmüştür .
A. İTİRAZIN KESİN KALDIRILMASI
İtirazın kesin kaldırılması yoluna, borçlunun borca itiraz etmiş olması halinde başvurulur. İtirazın kesin kaldırılması yoluna başvurmak
isteyen alacaklı, dilekçeyle veya sözlü olarak, yetkili icra mahkemesine başvurur. Alacaklı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılması yanında,
borçlunun inkâr tazminatına mahkum edilmesini de istiyorsa bunu da talebinde belirtmelidir. İcra mahkemesi itirazın kaldırılmasını
basit yargılama usulüne göre inceleyerek karara bağlar. Yukarıda belirtildiği üzere alacağı m.68-68/a daki belgelerden birine dayanmayan
alacaklı itirazın kesin kaldırılmasını talep edemez. Alacaklının itirazın kesin olarak kaldırılmasını isteyebilmesi için göstermesi
gereken belgeler şunlardır;
1- İmzası ikrar edilmiş adi senet.
2- İmzası noterlikçe onaylı senet.
3- Resmi dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri belgeler
4- Kredi kurumlarınca düzenlenen belgeler(İİK.Md.68/b )
İTİRAZIN KALDIRILMASINDA YARGILAMA
İcra mahkemesi, yargılama sonunda, ya talebi kabul edip itirazın kaldırılmasına karar verir veya alacaklının talebini reddeder. Bu kararlar maddî anlamda taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözümleyen kararlar olmadığından, maddî anlamda kesin hükümde teşkil etmezler. Sadece ilamsız icra takibi bakımından kesinlikleri söz konusudur. Bu sebeple her iki durumda da alacaklı (alacak davası) ya da borçlu (menfi tespit davası) genel mahkemelerde dava açabilirler.
İTİRAZIN KALDIRILMASININ SONUÇLARI
İcra mahkemesi yaptığı inceleme sonunda borçluyu haklı bulursa itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verir.
Bu durumda artık alacaklı takibe devam edemez. Bu kararla birlikte icra mahkemesi, borçlunun talep etmiş olması halinde,
itiraza uğrayan alacağın % 20’ sinden aşağı olmamak üzere, alacaklıyı tazminata mahkum eder. Ayrıca alacaklı, borçlunun
ibraz ettiği belge altındaki imzayı inkâr etmiş ve inceleme sonunda imzanın kendisine ait olduğu anlaşılmışsa, o belgeye
ilişkin miktarın % 10'u oranında para cezasına mahkum edilir.
İcra mahkemesi alacaklıyı haklı bulursa, itirazın kesin kaldırılmasına karar verecektir. Bu kararla birlikte icra mahkemesi,
alacaklının talep etmiş olması halinde, borçluyu, hükmolunan miktarın % 20’den aşağı olmayan tazminat ödemeye mahkum eder. İtirazın
kaldırılması kararı ile takip kesinleşir ve alacaklı borçlunun mallarının haczini icra dairesinden isteyebilir.
Borçlu da bu kararın tefhim veya tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmak zorundadır.
İTİRAZIN GEÇİCİ KALDIRILMASI
İtirazın geçici kaldırılması yalnız alacaklının takibin dayandığı adi senet altındaki imzanın borçlu tarafından inkar edilmesi
halinde söz konusu olabilir. İtirazın geçici kaldırılmasının şartları şunlardır;
1- Bir senede dayanarak takip yapılmış olmalıdır.
2- Senet adi bir senet olmalıdır.
3- Adi senet kayıtsız şartsız bir para borcu ikrarını ihtiva etmelidir.
4- Senetteki imzaya açıkça itiraz edilmiş olmalıdır.
İTİRAZIN GEÇİCİ KALDIRILMASINDA YARGILAMA
Alacaklı icra mahkemesine başvurmadan önce, borçlunun imzaya itirazını öğrendiğinden alacaklı, icra dairesinden derhal borçlunun tatbike medar imzalarının resmî dairelerden getirtilmesini isteyebilir. İtirazın geçici kaldırılması, basit yargılama usûlüne göre ve duruşmalı olarak incelenir. Borçlu duruşmada hazır bulunmak zorundadır (m. 68a/II, V). İncelemenin nasıl yapılacağı 68a maddesinin III. ve IV.fıkralarında gösterilmiştir. Bu hükümlerde de HMK‘nun ilgili hükümlerine atıf yapılmakla birlikte, bu atıf sınırlı bir atıf olup icra mahkemesinde yapılan imza incelemesinde atıf hükümleri çerçevesinde inceleme yapılır.
İTİRAZIN GEÇİCİ KALDIRILMASININ SONUÇLARI
İcra mahkemesi, yaptığı incelemenin sonunda, alacaklının dayandığı senet altındaki imzanın borçluya ait olmadığı kanaatine varırsa,
itirazın geçici kaldırılması talebini reddeder. Bu kararla daha önce durmuş olan takibe artık devam edilmez. Ayrıca, borçlunun talep
etmesi halinde, alacaklı takip konusu alacağın % 20’ sinden aşağı olmayan tazminata mahkum edilir.
İcra mahkemesi, yaptığı incelemede alacaklının dayandığı senet altındaki imzanın borçluya ait olduğu kanaatine varırsa veya borçlu
yukarıda belirtildiği şekilde duruşmaya gelmezse, borçlunun itirazının geçici kaldırılmasına karar verir. Bu kararla birlikte ayrıca
borçlu takip konusu alacağın yüzde % 10'u oranında para cezasına (m. 68a/VI), ve alacaklının talebinde belirtmesi şartıyla % 20
tazminata mahkûm edilir.
İtirazın geçici kaldırılması kararı ile alacaklı kesin haciz isteyemez, geçici haciz isteyebilir(m. 69/I).
Geçici haciz de kesin haciz hakkındaki hükümlere göre yapılmakla birlikte, geçici hacizde alacaklı satış
talebinde bulunamaz (m. 108, 138/IV). Şayet borçlu geçici kaldırma kararının tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün
içinde borçtan kurtulma davası açmazsa veya açıp da bu dava reddedilirse, geçici haciz kesin hacze dönüşür (m.69/III).
Borçlu, itirazın geçici kaldırılması kararının kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmak
zorundadır.(m. 75). Borçlu, itirazın geçici kaldırılması kararı üzerine alacaklıya karşı borçtan kurtulma davası açabilir.
BORÇTAN KURTULMA DAVASI
İcra mahkemesinde itirazı geçici olarak kaldırılan borçlu, aleyhine başlamış olan icra takibine devam edebilmesini önlemek amacıyla yedi gün içinde genel mahkemede bir dava açabilir. Buna borçtan kurtulma davası denir.(İİK.Md.69) Borçtan kurtulma davası hukuki niteliği bakımından bir menfi tespit davasıdır. Davacı borçlu, dava konusu alacağın % 15'ini ilk duruşma gününe kadar mahkeme veznesine nakden depo etmez veya mahkemece kabul edilecek aynı değerde teminatı göstermezse, dava başkaca bir inceleme yapılmadan reddedilir.
BORÇTAN KURTULMA DAVASINDA YARGILAMA
Borçtan kurtulma davası aslında, takip içerisinde açılan özel bir menfi tespit davasıdır. Kanunda belirtilen özellikler dışında, genel hükümlere göre incelenir ve karar verilir. Borçtan kurtulma davasında genel hükümler haricinde özel bir hüküm daha kabul edilmiştir. Borçtan kurtulma davasının dinlenebilmesi için borçlunun ilk duruşma gününe kadar dava konusu alacağın yüzde on beşi oranında teminat göstermesi gerekmektedir. Borçtan kurtulma davası sonucu verilen hüküm, maddî anlamda kesin hüküm etkisine sahiptir. Borçtan kurtulma davasının en önemli özelliği, kanunda belirtilen sürede açılırsa, geçici haczin kesin hacze dönüşmesine ve borçluya takibe devam edilmesine engel olmak bakımından bir şans tanınmış olmasıdır.
BORÇTAN KURTULMA DAVASININ SONUÇLARI
Mahkeme borçluyu haklı bularak davayı kabul ederse, borçlunun borçlu olmadığı tespit edilmiş olur ve icra takibi hükümsüz kalır. Bu durumda daha önce borçlu aleyhine hükmedilmiş olan para cezası ve tazminat da ortadan kalkar (m. 68a/V, VI, VIII). Mahkeme alacaklıyı haklı bulursa, davayı reddeder. Bu durumda, borçlu daha önce icra mahkemesinde mahkum edildiği para cezası ve tazminatı da ödemek zorundadır. Ayrıca geçici kaldırma kararı kesinleşir ve alacaklı takibe devam ederek, borçlunun geçici haciz konulmuş mallarının satışını isteyebilir. Çünkü, geçici haciz artık kesin hacze dönüşmüştür. Borçlu lehine karar verilirse, alacaklı dava olunan tutarın; alacaklı lehine karar verilirse, borçlu, borçlu olduğu tespit edilen alacak tutarının % 20’ sinden az olmayan tazminatı diğer tarafa öder.
BORÇTAN KURTULMA DAVASI
İcra mahkemesinde itirazı geçici olarak kaldırılan borçlu, aleyhine başlamış olan icra takibine devam edebilmesini önlemek amacıyla yedi gün içinde genel mahkemede bir dava açabilir. Buna borçtan kurtulma davası denir.(İİK.Md.69) Borçtan kurtulma davası hukuki niteliği bakımından bir menfi tespit davasıdır. Davacı borçlu, dava konusu alacağın % 15'ini ilk duruşma gününe kadar mahkeme veznesine nakden depo etmez veya mahkemece kabul edilecek aynı değerde teminatı göstermezse, dava başkaca bir inceleme yapılmadan reddedilir.
İCRA TAKİBİNİN İPTALİ, GERİ BIRAKILMASI VE ERTELENMESİ
Borçlu kendisi aleyhinde kesinleşmiş bir takibin olmasına rağmen maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını veya kendisi aleyhinde icra takibine
devam edilemeyeceği iddasında bulunabilir. Bu iddialar için borçluya bazı hukuki yollar tanınmıştır.
A. İCRA TAKİBİNİN İPTALİ
İİK.Md.71’e göre “Borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir.” Takibin iptali şartları şunlardır;
1- Borcun ve ferilerinin itfa edilmiş olması
2- Borcun itfa edildiğinin belge ile ispatı gerekir.
Borçlu takibin kesinleşmesinden sonra borcun itfa edildiğini alacaklı tarafından verilmiş olan şu belgelerden biri ile ispat edebilir;
a. İmzası noterlikçe onaylı bir belge
b. İmzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş adi belge.
B. ZAMANAŞIMI NEDENİYLE İCRANIN GERİ BIRAKILMASI
Takip konusu alacağın takip kesinleşmesinden sonraki dönemde zamanaşımına uğraması mümkündür. Alacaklı takibin kesinleşmesinden itibaren
borcun tabi olduğu zamanaşımı süresi geçtikten sonra yenileme talebinde bulunursa, borçlu borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürebilir ve
icranın geriye bırakılmasını talep edebilir. Borçlu borcun zamanaşımına uğradığı iddiasını ispat için belge göstermek zorunda değildir.
Çünkü takibe ilişkin son işlem tarihi takip dosyasından bellidir. Bu işlem ile borçlunun icranın geriye bırakılmasını istediği tarih
arasında borcun tabi olduğu zamanaşımı süresi geçmiş ise borçlu iddiasını ispat etmiş sayılır.
C. İCRA TAKİBİNİN ERTELENMESİ
Borçlu kesinleşmiş olan takip konusu borcu ödemek için, alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini, noterden onaylı veya imzası
ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse icra takibinin ertelenmesine karar verilir. Kararda takibin ne kadar süre
ertelendiğini belirtilir. Bu karar ile takip durur. Erteleme süresi içinde icra takip işlemi yapılamaz; bu süreden sonra alacaklının
talebi ile takibe devam edilir. Bu süre içinde duran icra takip işlemleridir. Taraf takip işlemleri ile ilgili (örneğin haciz ve satış isteme)
süreleri işlemeye devam edecektir.
D. TAKİBİN İPTAL VE TALİKİ USULÜ
Takibin iptal ve taliki icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesinden talep edilir. Basit yargılama usulüne tabidir. Başvuru, takibi durdurmaz,
bu konuda tedbir kararı da verilemez. Takibin iptali yada taliki paraların paylaştırılması aşamasına kadar istenebilir. Bu aşamadan sonra ancak,
istirdat davası açılması mümkündür. Kanunda belirtilen belgeler kullanılabilir. Adî senet altındaki imza inkâr edilirse, bu husus incelenemez;
imzası inkâr edilen adî senet dikkate alınmadan karar verilir. İnceleme sonunda, takibin iptal veya talikine karar verilebileceği gibi, talep
yerinde değilse reddedilebilir. Bu konudaki kararların temyizi mümkündür.
MENFİ TESPİT DAVASI
Davalı tarafından varlığı iddia edilen hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tespiti için açılan davaya menfi tespit davası denir.
Borçlu alacaklının talep ettiği borcunun hiç veya o kadar borcu olmadığının tespiti için takipten önce veya sonra alacaklıya
karşı bir menfi tespit davası açabilir. Şayet menfi tespit davası görülürken, ihtiyati tedbir talep edilmemiş veya talebe
rağmen bu yönde karar verilmemiş olduğundan takibe devam edilip alacaklıya ödeme yapılmışsa, bu durumda, mahkeme herhangi
bir talebe gerek kalmadan, davaya istirdat davası olarak devam eder.
Takipten önce menfi tespit davasının açılması halinde borçlunun takipten önce menfi tespit davası açması, takibi kendiliğinden önlemez veya durdurmaz.
Borçlu mahkemeden, %15'inden aşağı olmayan bir teminat karşılığında, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesini isteyebilir.
Mahkeme borçlunun talebini ciddî görürse, alacağın icra takibinin durdurulmasına karar verebilir.(m.72/II). Bu karar, alacaklının takip yapmasına engel
olmaz, ancak başlatılan takibin olduğu yerde durmasını ve ilerlememesini sağlar.
Takipten sonra menfi tespit davasının açılmasıyla takip kendiliğinden durmaz. Hatta, mahkeme talep üzerine ihtiyati tedbir kararı vererek de
takibin durmasını sağlayamaz. Ancak, takip sonunda para tahsil edilmişse, bu paranın ödenmemesi için, mahkemeden ihtiyati tedbir talep edilebilir,
mahkeme de alacağın % 15’inden az olmayan bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilebilir(m.72/III). Uygulamada, bu hükümden hareketle,
henüz haciz yapılmamış veya haciz yapılıp satış yapılmamışsa, borçlu borç miktarını (faizi ve giderlerle birlikte) depo edip ayrıca % 15’ten az
olmayan bir teminatı yatırarak mahkemeden ihtiyati tedbir talep etmektedir. Böylece mahkemenin ihtiyati tedbir kararı vermesi durumunda haciz
yapılmasına engel olunmakta, teminat karşılığın da, davanın sonuna kadar para alacaklıya ödenmemektedir.
MENFİ TESPİT DAVASI YARGILAMA USULÜ
Genel hükümlere tabi bir davadır. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleridir. Ancak kira ilişkisinden doğan alacaklar için görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. Ticari dava niteliğinde olan menfi tespit davalarında görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Menfi tespit davasının konusu borç bir özel mahkemenin görevine giriyorsa menfi tespit davası da o mahkemede görülür. Misal; “Davacı vekili müvekkilinin işe alınmadan önce davalıya boşa imzalı senet verdiğini davalının yanında işçi olarak çalıştıktan sonra ayrılırken senedin kaybolduğu gerekçesiyle iade edilmediğini ileriye sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davacının iddialarını senetle ispatlaması gerektiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece celp edilen sigorta kayıtları, tanık beyanına göre davaya konu senedin çalışan dönemlerde işveren tarafça teminat olarak alındığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının davalıya senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisi sebebiyle verildiği iddia edilen kambiyo senedinde kaynaklanmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde iş hukukuna ilişkin kuralların uygulanması gerektiğinden iş mahkemesinin görevli olduğu ve dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerektiği düşünülmeden işin esasına girerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” Yetkili mahkeme; eğer takipten önce dava açılırsa HMK’na göre belirlenir. Takip açıldıktan sonra menfi tespit davası açılacak ise yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesi ve takibin açıldığı yer mahkemesinde açılabilir. Menfi tespit davasındaki yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olmadığından taraflar yetki sözleşmesi yapabilirler.
MENFİ TESPİT DAVASININ SONUÇLARI
a. Alacaklı Lehine Sonuçlanması halinde
1- Davanın reddi durumunda, borcun varlığı kesin hükümle tespit edilmiş olur.
2- Daha önce, borçlu lehine ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise, bu kararla ihtiyati tedbir kalkar ve alacaklı takibe devam eder.
3- Daha önce itirazın kaldırılması aşamasında borçlu aleyhine hükmedilip, menfi tespit davası sonuna ertelenen tazminat ve para cezaları da tahsil edilebilir (m. 68/VII, 68a/VIII).Davanın, alacaklının lehine sonuçlanması ile alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmasından dolayı, alacaklının talebine gerek kalmadan, re'sen borçlu % 20’den az olmayan bir tazminata mahkum edilir.
b. Borçlu Lehine Sonuçlanması
1- Davanın sonunda davanın kabulü ile takip derhal durur ve hüküm kesinleştikten sonra da takip iptal edilir. Davanın sonuçlanmasından önce borçlunun malları haczedilmişse bu haciz kalkar; mallar satılmışsa, satış bedeli, borçluya ödenir. Bu dava ile borçlunun borcu olmadığı kesin hükümle tespit edilmiş olur.
2- Daha önce borçlu aleyhine itirazın kaldırılması aşamasında hükmedilen tazminat ve para cezaları da kalkar (m. 68/VII, 68a/VIII). Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibinde haksız ve kötü niyetli görülen alacaklı, borçlunun talebi ile % 20’den aşağı olmayan bir tazminata mahkum edilir.
İSTİRDAT DAVASI
Borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itirazının icra mahkemesinde kaldırılmış olması durumunda takip kesinleşecek ve bu arada menfi
tespit davası da açıp, tedbir almamışsa, borçlu takip konusu borcu ödemek zorunda kalacaktır. Böyle bir durumda, menfi tespit davası
açmadığı için, cebrî icra tehdidi altında borcu ödemek zorunda kalan borçlu, ödediği paranın geri verilmesi
için istirdat davası açabilir, daha önce menfi tespit davası açmışsa bu da istirdat davasına dönüşür.
İSTİRDAT DAVASI ŞARTLARI
1- Borç olmayan bir paranın ödenmiş olması. Maddi hukuk bakımından borçlu olunmayan paranın icra takibi sırasında ve icra tehdidi altında ödenmesi.
2- Davanın bir yıl içinde açılmış olması. Süre hak düşürücü bir süredir. Bu süre, borç olmayan paranın icra veznesine tamamen ödenmesiyle işlemeye başlar.
Bu paranın alacaklıya ödenip ödenmemesi önemli değildir.
İSTİRDAT DAVASINDA YARGILAMA
İstirdat davasında genel yargılama ve ispat kuralları geçerlidir. Kanunda "Davacı, istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım
gelmediğini ispatlamalıdır" denilmektedir(m. 72/VIII, c.2). Davacı-borçlu, gerçekte borçlu olmadığı bir parayı icra takibi sonunda ödediğini
ispat etmelidir. Buna rağmen Yargıtay’a göre ilamsız icra takibinin borçlunun süresinde ödeme emrine itiraz etmemesi nedeniyle kesinleşmiş
olması halinde istirdat davasında ispat yükünün davalı alacaklıya düştüğü görüşündedir. Doktrin ise Yargıtay’ın bu görüşüne katılmamaktadır.
İSTİRDAT DAVASI SONUÇLARI
İstirdat davası, davacı-borçlu lehine sonuçlanırsa, icra takibinde ödediği paranın, harç ve giderleriyle birlikte kendisine ödenmesine karar verilir.
Ayrıca davalı alacaklı bu dava dolayısıyla yargılama giderlerine mahkum edilir. Dava reddedilir, davacı-borçlu haksız çıkarsa, sadece bu dava bakımından
yargılama giderlerine mahkum edilir. İstirdat davası sonunda verilen hüküm de kesin hüküm oluşturur. İstirdat davası sonunda icra inkar tazminatına
hükmedilmez. Ancak menfi tespit davasına sonradan istirdat davası şeklinde devam edilmiş ve davacı borçlu lehine dava sonuçlanmışsa, borçlu lehine
tazminata karar verilir; şayet dava alacaklının lehine sonuçlanmışsa, bu durumda takip durmadığı için alacaklı bir zarara uğramadığından alacaklı
lehine tazminata karar verilmez.
MAL BEYANI
Takip kesinleşip haciz aşamasına gelindiğinde, borçluya mal beyanında bulunma zorunluluğu getirilmiştir. Şayet alacaklı borçlunun mallarını biliyorsa,
haciz yapılabilmesi için onun mal beyanında bulunmasını beklemesi gerekmez. Borçlu, mal beyanında tüm malvarlığını değil, borca yeter malvarlığını
bildirmek zorundadır. Borçlunun hiç malı olmasa ya da sadece haczi kabil olmayan malları bulunsa dahi bu durumu mal beyanında bildirmesi gerekir.
Mal beyanında bulunma süresi ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gündür(m. 60/II, b. 4) Borçlu süresinde ödeme emrine itiraz ederse, itirazın
kaldırılması veya iptaline kadar mal beyanında bulunmak zorunda değildir. Ancak, aleyhine bu kararların verilmesi durumunda, kararların tefhim veya
tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmalıdır.
MAL BEYANINA İLİŞKİN YAPTIRIMLAR
1- Mal beyanında bulununcaya kadar hapisle tazyik (m. 76)
2- Gerçeğe aykırı mal beyanında bulunmanın yaptırımı(m. 338)
3- Sonradan kazanılan mal ve gelirdeki artışın bildirilmesi zorunluluğu (m. 77, 339)
KAYNAKÇA
KURU Baki, İcra ve İflas Hukuk El Kitabı, Tamamen yeniden yazılmış ve genişletilmiş İkinci Baskı Adalet Yayınevi- Ankara 2013
BELGESAY Mustafa Reşit, İcra ve İflas Kanunu Şerhi, 4. Bası, İstanbul, 1954
HÜDAYİOĞLU Behçet, 538 Sayılı Kanunla Yapılan Değişiklikleriyle İcra ve İflas Kanunu ve Tatbikatı Yargıtay Kararlarıyla, Ankara, 1967
KAÇAK Nazif, İçtihatla Yeni Değişikliklerle Örnek Dilekçe ve İşlemlerle İcra ve İflas Kanunu Şerhi Kitabı Bası 3 2013
POSTACIOĞLU İlhan E., İcra Hukuku
YILDIRIM Kamil, İcra Hukuku, 4. Bası İstanbul, 2009
YILDIRIM Kamil, İcra Hukuku (Ders Notları), 2. Bası İstanbul, 2004
YILMAZ Ejder, Hukuk Sözlüğü, 4. Bası, Ankara, 1992
Prof. Dr. Muhammet ÖZEKES, Ders Notları